Biyogaz, Bi’o Eksikti!!

Hepimizn bildiği gibi dünyamızda artan nüfus ve gelişen teknolojiye paralel olarak enerji ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Özellikle Çin, Hindistan, Japonya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler yakın gelecekte daha fazla enerjiye ihtiyaç duyacaktır. Günümüzde  enerji ihtiyacının yaklaşık %80-90’a yakını karşılayan fosil yakıtların  çevreye verdiği  zararlar artmakta hemde rezervleri gittikçe tükenmektedir. Özellikle petrolün 45 yıllık, doğal gazın 62 yıllık, kömürün ise 119 yıllık bir rezervinin kaldığı belirtilmektedir. Bunun için bir yandan enerjiyi verimli kullanmak gerekirken diğer yandan da yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları bulunması gerekmektedir.

Günümüzde kullanımı gittikçe artan önemli yenilenebilir enerji kaynaklarından biride biyogazdır. Özellikle Çin, Hindistan, gibi uzak doğu ülkeleri ve Almanya, İngiltere gibi AB ülkeleri biyogaz üretiminde lider konumdadır. Ülkemizde yıllardır biyogazla ilgili çalışmalar yapılsada önemi pek kavranamamış fakat son yıllarda tekrar gündeme gelmiştir. AB yenilenebilir enerjilerin üye ülkelerde kullanımı artırmak ve %50’nin üzerinde olan enerjide dışa bağımlılık yüzdesini azaltmak için önemli direktifler çıkarmıştır. Bu bağlamda enerjisinin %70’ne yakını dışarıdan ithal eden ülkemiz de AB giriş sürecimizi de göz önünde bulundururak, hem AB kararlarını benimsemek adına hem de ulusal kaynakların kullanımına yönelmek adına benzer kararlar almak zorundadır. AB komisyonu 2007 yılında aldığı kararla 2020 yılında enerji tüketiminin %20’sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmasını, enerji verimliliğinin %20 arttırılmasını ve sera gazı emisyonlarının 1990 yılına oranla en az %20 azaltılmasını ve taşıtlarda kullanılan yakıtların içinde en az %10 oranında biyoyakıt içermesini direktiflerle kararlaştırmıştır. Buna 20-20-20 hedefi denilmektedir. Ayrıca direktiflerde biyogazın yüksek sera gazı engelleme potansiyeli olduğuna, ısı ve elektrik üretmede kullanılmasıyla önemli çevresel avantajlarının olduğuna ve kırsal kesimlerde sürdürülebilir gelişmeye katkı sağlayarak çiftçilere yeni kazanç fırsatları yarattığına dikkat çekilmiştir.

Dünya geneline baktığımızda biyogaz tesislerinin büyük bölümü Çin’de bulunmaktadır. Çin’i Hindistan, Kore, Nepal, Tayvan, Bangladeş gibi diğer Asya ülkeleri ve Brezilya gibi Latin Amerika ülkeleri takip etmektedir. Çinde özellikle Tarım Bakanlığının teşvikleriyle 2005 yılı sonunda biyogaz tesisi sayısı 20 milyona ulaşmıştır ve 2020’de bu sayının 200 milyona çıkarılması hedeflemektedir. Bu ülkelerdeki tesisler genellikle 3-10 m3 hacmindedir ve bir günde üretilen biyogaz bir ailenin günlük enerji ihtiyacını karşılamaktadır.Avrupa Birliği ülkelerinde Hindistan ve Çin gibi Asya ülkelerinin aksine merkezi ve orta(50-150 m3) veya büyük ölçekli( 1000-10.000 m3) çiftlik tipi biyogaz tesisleri daha çok tercih edilmektedir. Danimarka ve İsveç’te çiftlik tipi büyük ölçekli biyogaz tesisleri daha çok bulunmaktadır. Bu tesislerde hayvan gübresi evsel ve endüstriyel kökenli organik atıklarla karıştırılarak biyogaz üretimi gerçekleştirilmektedir. İsveç ve Avusturya’da biyogaz toplu taşıma araçlarında ve hatta trenlerde bile yakıt olarak kullanılmaktadır. Avrupa’da biyogaz üretiminde lider konumunda bulunan iki ülkeden biri olan İngiltere biyogaz üretiminin çoğu nu düzenli atık depolama sahalarından sağlarken, Almanya özellikle mısır bitkisinin kullanıldığı tarımsal biyogaz üretimine ağırlık vermektedir.

Tarım ve hayvancılığın önemli bir geçim kaynağı olduğu ülkemizde, tarım bitkisi atıkları, orman atıkları, hayvan gübresi atıkları önemli biyogaz kaynakları olarak görülmektedir. Ayrıca özellikle büyük şehirlerde belediye katı atıkları ve kanalizasyon atıkları da diğer önemli biyogaz kaynakları arasında gösterilebilir. Türkiye bu kaynaklar bakımından çok yüksek potansiyele sahip olmasına rağmen malesef heryıl bu kaynaklar bilinçsizce yok edilmektedir. Bu atıkları yok edilmesi gereken maddeler olarak düşünmek yerine enerji üretimde kullanılacak hammaddeler olarak ele almak daha anlamlıdır. Ülkemizde hayvansal ve birkisel atıklardan biyogaz üretim tesisi yok denecek kadar azdır. Fakat TÜBİTAK-MAM, Kocaeli Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve İzmit Belediyesi ile birlikte ortak yürütülen ‘Bitkisel ve Hayvansal Atıklardan Biyogaz Üretimi ve Entegre Enerji Üretim Sisteminde Kullanımı’ projesi kapsamında  bir biyogaz tesisinin yapımı  tamamlanmıştır. Tesis  155 m3/saat’lik biyogaz üretimi yapma  kapasitesine sahip olup ve bunu 350 kW’lık elektrik ve ısı enerjisi üretme kapasiteli kojenerasyon sisteminde kullanmaktadır. Ülkemizde gerçekleştirilen diğer önemli bir proje ise Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü tarafından yürütülen ‘Kırsal Kesim Biyogaz Teknolojilerinin Geliştirilmesi ve Yaygınlaştırılması’ projesidir. Proje kapsamında İzmir iline bağlı büyük baş hayvan potansiyeli yüksek olan 12 ilçede 5 ve 25 m3 kapasiteli pilot tesisler kurulması planlanmaktadır. Projeye 2007 yılında başlanmış olup 2009 yılında kurulumun yapılacağı çiftliklerin yerleşim şemaları çıkarılmış ve kurulacak sistemlerin tasarımları tamamlanmıştır.

Ülkemizde biyogaz üretiminin büyük bölümü belediye katı atık depolama alanlarında ve atık su arıtım tesislerinde gerçekleşmektedir. Son yıllarda özellikle büyükşehir belediyeleri bu tip tesislerin yapımına çok önem vermektedir. Ayrıca geçtiğimiz ocak ayında çıkarılan yasayla biyokütleye dayalı üretim tesisinde elektrik enerjisi üreten tesisler, ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik enerjisini dağıtım sistemine vermeleri halinde,  13.3 ABD Doları cent/kWh (yaklaşık 20 Krş./kWh) fiyatından on yıl süre ile faydalanabilecektir. Böylece özel sektörde biyogaz üretimi için teşvik edilmiştir. Çöp gazı santrallerine önemli örnekler  Kemerburgaz (İstanbul) çöp gazı santrali, Kocaeli Büyükşehir belediyesi ne Bağlı İzaydaş çöp sahasında çöp gazından elektrik üretme tesisi, Adana çöp gazı santrali, Belka (Ankara) çöp gazı santrali, ITC-KA Enerji Mamak (Ankara), Aksa (Bursa) çöp gazı santrali, İSTAÇ Odayeri ve  Kömürcüoda  Katı Atık Düzenli Depolama Sahaları verilebilir. Yine —Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Ankara Merkezi Atık Su Arıtma Tesisi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Ataköy İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi atık sulardan elde edilen aktif çamurdan biyogaz üreten önemli tesislerdir.

Türkiye’de gelişmekte olan bir ülke olup enerji talebi her geçen yıl hızla artmaktadır.Ülkemizin enerjisinin yarıdan fazlasını ithal ettiğini düşünürsek yakın gelecekte gerekli önlemler alınmadığı takdirde önemli enerji krizleri ortaya çıkabilir. Bu yüzden hem ekonomik hem de temiz bir enerji kaynağı olan biyogaza üretimine yönelmek çok önemli olacaktır.Ülkemizde özellikle hayvansal atık potansiyeli çok yüksektir ve bu atıkların çoğu bilinçsizce, tarımda gübre ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere kırsal kesimlerde ısıl değeri çok düşük olan tezek yakıtı olarak kullanılmaktadır.Oysa biyogaz teknolojisi ile bu atıklar değerlendirilirse hem çok büyük miktarda enerji hem de çok değerli bir organik gübre elde edilebilir. Bu yüzden biyogaz kullanımı özellikle kırsal kesimlerde yaygınlaştırılırsa, o bölgenin enerji ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayabilir ve kırsal bölgelerde kalkınmaya ve gelişime katkı sağlayabilir.

Bir cevap yazın